Konkordato Sürecinde Üçüncü Kişiye Ait Taşınmaz Rehninin Satılıp Satılamayacağı
4949 sayılı Kanunla 2003 yılında yapılan değişikliğe kadar, konkordato mühleti içinde asıl borçlu aleyhine rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılarak veya başlatılmış takibe devam edilerek, ister asıl borçluya isterse üçüncü kişiye ait olsun, rehinli malın muhafaza ve satışının yapılması mümkündü.
2003 yılında 4949 sayılı Kanunla İİK m.289’un konuya ilişkin 1.fıkra hükmü değiştirilerek maddede 2.fıkra olarak yer almış ve şu şekilde düzenlenmiştir: “Mühlet sırasında taşınır veya taşınmaz rehniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir; ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez.”
Nihayet 2018 yılında, 7101 sayılı Kanunla bu hüküm, cüz’i bazı değişikliklerle, “Kesin mühletin rehinli alacaklılar bakımından sonuçları” üst başlığını taşıyan m.295’in 1.fıkrası olarak düzenlenmiştir: “Mühlet sırasında rehinle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez.”
Madde metni hiçbir tartışmaya yer vermeyecek kadar açıktır ve “konkordato borçlusuna ait rehinli mal – üçüncü kişiye ait rehinli mal” şeklinde bir ayrım yapmamaktadır. Rehinli mal kime ait olursa olsun, “rehinli malın satışı gerçekleştirilemez”.
Yargıtay’ın, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takipte üçüncü kişinin taşınmazının paraya çevrilmesi söz konusu ise, o kişi hakkında da takip yapılması gerektiği, sadece asıl borçlu ya da sadece taşınmazını ipotek etmiş olan üçüncü kişi hakkında takip yapılamayacağı, rehin veren üçüncü kişi ile asıl borçlu arasında birlikte takip zorunluluğu bulunduğu, diğer bir deyişle asıl borçlu ile rehin maliki üçüncü kişinin zorunlu (mecburi) takip arkadaşı olduğu yönündeki müstakar içtihadı bulunmakta ve 1932 yılından bugüne kadar uygulamaya devam etmiştir.
İİK m.295, m.149 ve m.149/b ile birlikte mütalaa edildiğinde, konkordatoda ipotekli taşınmazın maliki üçüncü kişinin taşınmazının konkordato sürecinde paraya çevrilmesi mümkün değildir. Bunun anlamı, konkordato prosedürü süresince ipotekli taşınmaz maliki üçüncü kişi lehine (asıl borçluya, yani konkordato talep edene karşı) bir rücu hakkı doğması ihtimalinin veya riskinin bulunmamasıdır. Böyle olunca üçüncü kişinin asıl borçluya (konkordato talep edene) karşı rücu hakkını sıkıntısız şekilde kullanabilmesini sağlamak için, üçüncü kişi tarafından rehinle güvence altına alınmış olan alacağın adi alacak olarak konkordatoya yazdırılması gerekmez.
Konkordato şartları yerine gelmiş ve mahkemece tasdik edilmişse, tasdik kararıyla rehinli malların satışının ertelenip ertelenmediğine bakmak gerekir. Eğer erteleme yönünde bir karar yoksa rehinli alacaklı rehnin paraya çevrilmesini isteyebilir. Eğer belirli bir süre erteleme kararı verilmişse (süre 1 yılı geçemez), rehin alacaklısı sürenin sonunda rehnin paraya çevrilmesini talep edebilir. (bkz.İİK m.307, f.1),
Satışın gerçekleştiği andan itibaren rehin maliki üçüncü kişinin asıl borçluya karşı rücu hakkı doğacaktır. Hatta, tasdik edilen konkordato projesinde İİK m.308/c, f.1, c.2 uyarınca konkordatonun Asliye Ticaret Mahkemesinin tasdik kararının kesinleşmesiyle bağlayıcı hale geleceği öngörülmüşse, rehinli (ipotekli) alacaklının (asıl borçlu ile birlikte) rehin maliki üçüncü kişiye karşı ancak konkordatonun tasdiki kararının kanun yollarından geçip kesinleşmesinden, yani konkordato prosedürünün tamamlanmasından sonra satış talep edebileceği; çünkü bu ihtimalde ancak satışın gerçekleştiği andan itibaren rehin maliki üçüncü kişinin asıl borçluya karşı rücu hakkının doğacağı da ileri sürülebilir.
Belirtilen sürelerden sonra malı paraya çevrilen üçüncü kişi, asıl borçluya karşı rücu hakkını, (gerekirse) asıl borçlu aleyhine dava açarak veya icra takibi yaparak kullanabilecek ve malı üzerindeki rehni konkordato talebinden önce tesis etmiş olmakla İİK m.308/c, f.2 çerçevesinde işlem görerek, rücu alacağını kabul edilen konkordato şartları dairesinde tahsil edecektir.
Rücu hakkının rehinli alacaklı tarafından süresi içinde adi alacak olarak bildirilmemiş olmasının rehnin maliki üçüncü kişinin rücu hakkı üzerinde olumsuz bir etkisi bulunamaz, çünkü süresi içinde alacak bildirmemenin yaptırımı, konkordatoda, kesinlikle alacağın sükutu değildir.
Rücu hakkının doğması ihtimal ve riskinin bulunmadığı bir dönemde rehinli alacaklının rehnin maliki üçüncü kişinin konkordato nisabında dikkate alınmasında ve konkordato projesi hakkında oy kullanabilmesi için, rücu hakkına yönelik bir yazım talebinde bulunmasında hem rehinli alacaklı, hem de üçüncü kişi bakımından hukuki yarar bulunmamaktadır.